Sosyal medyada damgalama ve ruhsal bozukluklar

Sosyal medyada damgalama ve ruhsal bozukluklar

Sosyal medya gündelik yaşamımızda önemli bir yer tutan, çoğu zaman haber aldığımız, paylaşımlarda bulunduğumuz; kimi zaman etkilendiğimiz ya da bireyleri etkilediğimiz ortamdır. Pandemi döneminde bu ortamlar daha sık kullanır hale geldi.

Özellikle “Twitter” diğer sosyal medya ortamlarından daha farklı bir konuma sahiptir. Bireyler 280 karakterle duygu ve düşüncelerini iletilerle özgür paylaşabilmekte ve bu iletiler adeta viral bir enfeksiyon gibi yayılabilmektedir.

Sosyal medyada damgalama ve ruhsal bozukluklar

Son yıllarda yapılan çalışmalarda Twitter’ın bireylerin ruhsal bozukluklara yönelik tutumları üzerinde etkili olduğu; bireylerin daha sık beğeni almak veya tanınır olmak için ruhsal bozuklukları “çarpıcı bir eleştirdikleri” bildirilmektedir.

Bu iletiler okunmakta, beğenilmekte ve yeniden paylaşılabilmekte, daha fazla kişiye ulaşabilmektedir. Öte yandan ruhsal bozukluğu olan bireylerin daha az sosyalleştikleri, pandemi şartlarında sosyal medyayı sıklıkla takip ettikleri düşünüldüğünde, bu iletilere daha sık maruz kalabilmekte, bu da “içselleştirilmiş damgalanmayı” arttırabilmektedir.

Sosyal medyada damgalanma ile ilgili çalışmalar

Hem toplumsal damgalama hem de içselleştirilmiş damgalanmayı arttırabilecek sosyal medya uygulamalarını kullanarak ruh sağlığı çalışanlarının daha sık çalışma yapmaları gerekmektedir. Ancak sosyal medya iletilerinin çekilmesi ve değerlendirilmesi için yenilikçi teknolojik yöntemlere ihtiyaç vardır. 

Twitter İletilerinde Şizofreniye Yönelik Damgalama: Türkiye’den bir çalışma

Sosyal medyada ruhsal bozukluklara yönelik damgalama ile ilgili bilgilerin kısıtlılığından yola çıkan Doç. Dr. Gül Dikeç ve arkadaşları, sonuçlarının dikkatle ele alınması gereken bir çalışma yapmışlardır. 

Bu çalışmada, bir aylık zaman zarfında Türkçe Twitter iletilerinin “yapay zekâ temelli duygu çözümlemesi ve nitel incelenmesi” yapılmıştır. Bir aylık dönemde “şizofreni” anahtar kelimesi taranarak 3409 iletiye ulaşılmıştır ve bu iletilerin 2996’sının tekil (orijinal) ileti olduğunu belirlemişlerdir. 

Çalışmadan elde edilen sonuçlar;

* Şizofreni ile ilgili paylaşılan iletilerin %63,4’ünün olumsuz, %28,7’sinin nötr ve %7,71’inin ise olumlu duygulardır. 

* Nitel çözümleme kapsamında ise 145 ileti incelenmiştir. 

* Bu iletilerde sıklıkla GAZETE ve AJANS‘ların Twitter hesaplarında;

      “Hastaların şiddet ile ilişkilendirildikleri haberler paylaştıkları“,

      “Bu haberlerde hastaların kimlik bilgilerinin ve görsellerinin gizlenmediği” saptanmıştır. 

* Kullanıcıların sıklıkla gündemdeki kişileri ya da kendi kişilerarası ilişkilerindeki “kişilere hakaret etme ya da onlarla dalga geçmek amacıyla” ŞİZOFRENİ kelimesini tıbbi anlamı dışında kötüye kullandıkları belirlenmiştir. 

* Mesleki dal örgütlerinin sıklıkla “toplumu şizofreniye yönelik bilgilendirme” amacıyla iletiler paylaştığı görülmüştür.

Araştırmacıların önerisi;

Ruh sağlığı çalışanları;

          Sosyal medyayı daha sık kullanmalı ve

          Bu ortamlarda toplumu bilgilendirici görsel, kısa video ve iletiler paylaşmalarıdır

Not: Bu çalışma 26.05.2021 tarihi itibariyle Türk Psikiyatri Dergisi’nde yayınlanmak üzere kabul edilmiştir. Çalışmanın tamamına önümüzdeki günlerde adresinden http://submission.turkpsikiyatri.com/default.aspx?s=public~yayinlanmamis ulaşabilir.