Sağlık çalışanlarının yarısından çoğu pandemi döneminde ciddi TSSB belirtileri yaşıyor!

Sağlık çalışanları olsun olmasın birçok birey, “sosyal izolasyon” veya “karantina” diye adlandırdıkları bu dönemde bulaş yolunun kolay ve hızlı olması nedeniyle endişe duymaktadır. Hasta veya şüpheli enfekte kişilerde çaresizlik, sosyal izolasyon, anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları, saldırganlık ve intihar davranışı duyguları görülmektedir. Ateş, hipoksi ve öksürük gibi enfeksiyon belirtileri de tüm bu sorunlarını hızlandırabilmekte veya şiddetlendirebilmektedir. Bu sorunlar, aynı zamanda sağlık bakımı verenlerde de görülebilmektedir.

Travmatik olaylar yaşayan sağlık çalışanları, çevresine karşı olumsuz algılar geliştirmekte ve güven duygusunu kaybetmektedir. Bunun sonucunda ise yaşadığı travmatik olayları hatırlatan durumlardan kaçınmak isteyerek gittikçe yalnızlaşabilmektedir. Travmatik stres belirtilerinin ortaya çıkması için şiddetli bir travmayla ilgili bilgi veya deneyim sahibi olmak bile yeterlidir.

Sağlık çalışanları ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) belirtileri yaşayan sağlık çalışanlarında yorgunluk, uykusuzluk, öfkelenme, unutkanlık, baş ağrısı, kilo kaybı, umutsuzluk ve gastrointestinal hastalık şikayetlerinde artış gibi birçok fiziksel ve psikolojik sorununun ortaya çıktığı görülmüştür. Travmatik bir olaya maruz kaldıktan sonra TSSB semptomları gösteren çoğu kişi haftalar veya aylar içinde iyileşebilir. Buna rağmen, %10-25’inde birkaç ay veya yıllarca veya hatta bir ömür boyu süren kronik TSSB’ler gelişebilmektedir. Kessler ve arkadaşları, yaptıkları çalışmada yaşam boyu TSSB’si sürenlerin oranının %7,8 olduğunu belirtmiştir. TSSB’si olmayanlara kıyasla TSSB’si olan kişilerde yatarak tedavi olasılığının arttığı veya daha uzun süre hastanelerde kalındığı görülmektedir.

Sağlık çalışanlarında TSSB ve COVID-19 pandemisi

Sağlık çalışanlarının çalışma ortamlarını önemli ölçüde etkileyen COVID-19 pandemisi ile ortaya çıkan acil durum, stres ve belirsizlikleri tetiklemiştir. COVID-19’un hızla yayılması ise yüksek enfeksiyon seviyelerini, ciddi vakalarda ölüm oranlarını ve spesifik ilaç eksikliğini de beraberinde getirmiştir. Travmatik olaylara maruz kalan ve sıklıkla hastaların ölümüne tanık olan sağlık çalışanları için COVID-19 salgını stres ve belirsizliklerin daha yoğun yaşanmasına neden olmuştur.

COVID-19 ile mücadelede hasta bakımları sırasında yaşanan kaygılara odaklanan çalışmalarda sağlık çalışanlarının yüksek düzeyde depresyon, anksiyete, uykusuzluk ve huzursuzluk yaşadığı belirtilmektedir. Söz konusu çalışmalarda belirtilerin ciddiyeti yaş, cinsiyet, rol, uzmanlık, gerçekleştirilen aktivite ve COVID-19 hastalarına doğrudan müdahale etme gibi faktörlerden etkilendiği görülmüştür.

Olağan sağlık hizmetleri sunumunda bile çeşitli zorluklar ve riskler içinde görev yapan sağlık çalışanları için COVID-19 salgını gibi acil durumlar daha riskli olabilmektedir. Bu durumlar ikincil travma geliştirme riskini artıran ciddi stres reaksiyonlarına maruz kalmalarına ve TSSB yaşamalarına neden olabilmektedir.

Sağlık çalışanlarında COVID-19 Çalışmaları ile Ruhsal Durum

Çin’de, 194 şehirde 1210 katılımcıyla yapılan toplumsal tabanlı bir çalışmada halkın genel ruhsal belirtilerine bakıldığında öncelikli olarak anksiyete ve depresyonun öne çıktığı görülmüştür. Aynı çalışmada aile üyelerinin COVID-19’a yakalanmasından endişe duyanların oranı %75,2 olurken katılımcıların %53,8’inde salgının orta veya ciddi düzeyde psikolojik etkileri ortaya çıkmıştır. Pandemilerin psikososyal etkilerinin halk üzerinde bu denli yüksek olmasına karşın sağlık çalışanlarının daha yoğun şekilde benzer olumsuzlukları yaşaması da kaçınılmaz olabilecektir.

COVID-19 sürecinde İtalya’da yapılan bir araştırmada hekimlerin ve hemşirelerin sağlık çalışanları dışındaki popülasyondan daha yüksek seviyelerde stres ve endişe yaşadıkları ortaya çıkmıştır.

Huang ve arkadaşlarının (2020), COVID-19 tedavisine katılan sağlık çalışanları ile yaptığı çalışmada, çalışanların %23’ünde klinik anksiyete belirtilerinin, %27.4’ünde ise TSSB belirtilerinin gelişme gösterdiği saptanmıştır.

Türkiye’de yapılmış bir çalışma

Sağlık çalışanlarının yaşadıkları kaygı, stres, ikincil travma ve TSSB gibi olumsuzlukları inceleyen araştırmalarda birincil olarak hasta ve bakım süreçleri ile ilişkilere odaklanıldığı görülmüştür. COVID-19 pandemisinin artarak devam ettiği mevcut durumda ise sağlık çalışanlarının hasta ilişkilerinden farklı olarak söz konusu sürece ilişkin yaklaşımları önem kazanmaktadır. Buradan yola çıkan araştırmacılar (Medine Koç, Fatih Seyran, Bahadır Geniş, Burak Şirin ve Nermin Gürhan), pandemi döneminde ülkemizde sağlık çalışanlarındaki ikincil travma sıklığını ve ilişkili faktörleri araştırmışlardır.

Araştırma Sonuçları

Çalışmayı pandeminin başlarında (11-18 Mayıs 2020) yapan araştırmacılar toplamda 708 sağlık çalışanına ulaşmışlardır. Katılımcıların yaş ortalaması 37,22±8,54 iken, %62,9‟u (n=445) kadın, %59,9’u hemşire, %71,3’ü evli ve %55,2’si lise mezunu olduğu belirlenmiştir.

Sağlık çalışanlarında en sık görülen ikincil travmatik stres belirtisi tedirginlik (%61,9), psikolojik sıkıntı (%61,7) ve fizyolojik reaktivite (%61,2) olarak saptanmış.

Sağlık çalışanlarının %68,1’i (n=482) kaçınma belirtileri, %85,2’si (n=603) istenmeyen duygusal belirtiler ve %73’ü (n=517) uyarılma belirtileri yaşamakta olduğunu belirtmiş.

Yapılan psikometrik ölçümler sonucunda katılımcıların %58,6’sının (n=415) olası TSSB tanısı olduğunu belirtmişlerdir. Bununlar birlikte sağlık çalışanlarında COVID-19 ile ilgili bulaştırıcılık algısı arttıkça ikincil travmatik stres düzeyi artmaktadır.

Travmatik stres düzeyi yüksek olan sağlık çalışanlarında, ulusal ve uluslararası düzeyde salgının kontrolünde başarısız olunduğu, sadece kişisel temizliğin salgının kontrolü için yeterli olamayabileceği ve salgının kontrol edilmesinin zor olduğu gibi düşüncelerin yoğunlukta olduğu saptanmıştır.

Çalışmadaki ilgi çekici sonuçlardan birisi ise COVID-19 ile ilgili komplo düşüncelerine daha fazla sahip olan sağlık çalışanlarında ikincil travmatik stres düzeyi daha yüksek olarak saptanmıştır.

Sonuç

Yapılan çalışma, COVID-19 bulaştırıcılık algısının artmasıyla ikincil travmatik stres belirtilerinin arttığını göstermiştir. Bulaştırıcılık algısının fazla olması hastalığın hayatın her alanına girebilmesi anlamına gelir. Yaşam güvenliğinin kaybolması ise TSSB ile yakından ilişkilidir.

Geçmiş salgın dönemlerinde yapılan bir çalışma sonucunda SARS ve MERS döneminde sağlık çalışanlarının en büyük korkularından birisi enfeksiyonu aile ve arkadaşlarına bulaştırma korkusu olduğu belirtilmiştir.

COVID-19’un bulaşıcılık hızının fazla olması ve bulaşın kolay olması nedeniyle sağlık çalışanlarının ruh sağlığı üzerine olumsuz etki yaratan büyük bir stresör olarak görülmektedir. Bununla birlikte, COVID-19 ile ilgili oluşturulan komplo düşünceleri ve salgına yönelik kontrolün yeterli düzeyde yapılmaması sağlık çalışanlarında TSSB belirtilerini arttırmaktadır.

Kaynak:

COVID-19’un Nedenleri ve Kontrolü ile ilgili Algıların Sağlık Çalışanlarındaki Travma Sonrası Stres Bozukluğu Üzerine Etkisi