Kontrol edemediğin şeyler için üzülmek mi?

İnsanoğlunun doğasında sınıflandırmaya eğilimi vardır. Bu sınıflandırma duygular, düşünceler ve yaşadıklarımız için de geçerlidir. İnsan zihninin yapısı karmaşayı ve kalabalığı sevmez. Neredeyse her konu olabildiğince düzenli ve sistematik olarak yer alsın ister. Soru işaretlerini sevmez. Aklına yatmayan, sınıflandırmadığı yeni bir bilgiyi bir yerlere sıkıştırana kadar bu sorun zihninde dolaşır. Örneğin, kişiler arası ilişkilerinde alttan alan, uyum gösteren ve karşısındaki kişileri kırabileceği endişesini taşıyan kişiler, başkaları tarafından benzer davranışı görmediklerinde duygusal sorunları daha fazla yaşarlar.

Çünkü kendisi iyilik yapmış ve kendisine de kendi tanımıyla iyilik yapılmasını beklemiştir. Ancak genellikle kendi tanımındaki iyilik halini pek göremez. Başkalarından gördüğü kendi iyilik tanımına sığmayan her davranışı sınıflandırmakta zorlanır. Çünkü bu davranış kendisine yabancıdır. Bireyin beklentisi “Ben iyilik yapıyorum, onlarda bana iyilik yapmalıdır.” yönündedir. Ancak bu çoğu zaman gerçekleşmez.

Yunan bir filozof olan Epiktetos mutluluk ve özgürlüğün, neyi kontrol edip neyi kontrol edemeyeceğimizle yakından ilişkili olduğunu belirtmiştir. Bu iki durum arasındaki sınırı bilmek ruhsal bir iyilik halinin oluşması için oldukça önemlidir. Hayatımızda kontrol edemeyeceğimiz olaylar için üzülebileceğimiz bir gerçektir. Ancak bu olaylar karşısında gerçeklikten kopmadan daha az üzülmek mümkündür. Bu durumu daha anlaşılık kılmak için bir örnekle ele alalım.

Örneğin, eşinin ya da partnerinin kendisini bir başkasıyla aldattığını öğrenen kişi genellikle üzülecektir. Bu durum karşısında çoğu birey “Ben bunu hak etmedim. Ben ona o kadar değer verirken o bana bunu bana neden yaptı.” gibi bir düşünceye sahip olabilir. Bazı bireyler ise bu durumdan kendisine pay biçerek, bu olayın yaşanmasında kendisinin eksikliklerinden dolayı olduğunu, bundan dolayı suçlu olduğunu veya eşini yeterince mutlu edemediği için bu durumun gerçekleştiği gibi düşünceleri taşıyabilir.

Bireyler yaşadıkları bu duygu karmaşasında birçok değişken vardır. Ancak bir bireyin eşinin ya da partnerinin kendisini aldatmasında kontrolü yoktur. Karşıdaki birey eşini aldatmak isterse eşi çok iyi bir insan da olsa çok kötü bir insan da olsa yapabilir. Yani buradaki durum bireyin kendisiyle ilişkili değildir. Karşı tarafın bir tutumudur. Karşı tarafın tutumu ise kontrol edilemeyen bir durumdur. Bu durum karşısında üzülmemek, etkilenmemek mümkün değildir. Ancak gerçekçi düşünce yapısına sahip olarak daha az üzülmek ve daha az etkilenmek mümkündür. Bu durumu basit bir görsel üzerinden anlatalım ki süreç daha iyi anlaşılsın.



Buradaki soruya hata bende diyecek çok kişi yoktur, herhalde. Siz kontrolünüzde olan birçok şeyin denetimini sağladınız. Örneğin aracınızın bakımı, trafik belgeleri, trafik kuralları gibi. Ancak buna rağmen yine de bir kaza gerçekleşti. Bu olabilir mi? Tabii ki de olabilir. Günlük hayatımızda buna benzer birçok olayla karşılaşıyoruz. Peki siz bu kazada hatanın sizde olduğunu düşünür müsünüz?

Eşinizin ya da partnerinizin sizi aldatması örneği de bununla bire bir aynıdır.

Siz iyi bir aile ortamı için elinizden geleni yaptınız. Doğrusu ve yanlışı içinde olabilir. Sıkıntınız olduğunda eşinizle konuşmak veya onun sıkıntısı olduğunda konuşmak istediniz. Sizin bu yaklaşımınıza rağmen eşiniz ya da partneriniz sizi aldattı. Yani siz tüm kurallara uymanıza rağmen arkadan gelen araba kurallara uymadığı için size çarptı. Buradaki hata kimdedir? Çarpan arabada yani eş/partnerde. Sizin hatanızın olmadığı bir durumda trafik kazasında acaba ben hatalı mıydım der misiniz? Kırmızı ışıkta durmamalıydım, kurallara uymamalıydım gibi bir şeyler. Bunlar akılcı değildir.

Peki bu trafik kazasında hata yaptığınızı düşünmezken, eşinizle ilgili olan olayda kendinize neden pay biçiyorsunuz? Trafik kazasında da eşinizin/partnerinizin sizi aldatmasında da hatanız yoktur. Burada halen ısrarcı düşünce yanılgılarına düşen kişilerde şunu da düşünebilir? Son zamanlarda tartışıyorduk, aramızda iyi değildi. Bende ona soğuk davranmıştım gibi. Bu gibi düşüncelerin gerçekte karşılığı yoktur. Bu şekilde sorunların olmasının karşılığı aldatma olabilir mi? Olamaz. Eğer sorunlarınız varsa bu konuşulmalıdır. Çözülebilirse çözülür, çözülemezse ayrılık olur. Ondan sonra isteyen istediği trafik kazasını yapar.

Bu konudan özet ve bir örnekle açıklamaya çalıştığımız durum, kontrol edemediğiniz olaylarla ilgili hatayı ya da suçu kendinizde aramayınız. Bütün kurallara uysanız bile insanların hayatında istemedikleri olaylar yaşanabilmektedir. Bu olaylara gerçekçi bakış açısıyla yaklaşmak yanı kontrol edebildiğimiz ve edemediğimiz olayların sınırını çizip buna göre düşünme acımızı azaltır ve ruhsal iyilik halini daha erken kazanmamıza yardımcı olur. Bu olumsuz olaylar karşısında üzülmemek mümkün değildir. Ancak daha az üzülmek mümkündür. Ruhsal iyilik hali için gerekli olan şey gerçek düşünce yapısından uzaklaşmamaktır.

Uzm. Dr. Bahadır Geniş