Karantina ve Ruh Sağlığı: COVID-19

Karantina ve Ruh Sağlığı arasındaki ilişkiyi daha iyi anlayabilmek adına önce “Karantina” kelimesinin ne anlama geldiğini açıklayalım. Çünkü, “Karantina” ve “İzolasyon” kelimelerine aşina olmaya başladığımız bu dönemde kelimeler karışabilmektedir. Karantina, bulaşıcı bir hastalığa maruz kalan ya da bulaşıcı hastalığı taşıyıp taşımadığı şüpheli olan bireylerin, hastalığın en uzun kuluçka süresi boyunca toplumun diğer bireyleriyle olan temasının kesilme için uygulanan tedbirlerinin tümüdür. İzolasyon ise bulaşıcı hastalığı olan kişilerden enfekte olmayan kişileri koruma için kişilerin birbirinden ayrılması durumudur.

Yıllardır bulaşıcı hastalık dönemlerin kullanılan karantinanın insan hakları ile ilgili sorunları da barındırdığı tartışılmaktadır. Bu tartışmalara rağmen karantina uygulamasının devam etmesinin nedeni salgın mücadelesindeki başarısıdır.

Karantina ve Ruh Sağlığı İlişkisi

Karantina içinde birçok zorluğu ve hoş olmayan duyguları yaşatan bir sağlık tedbiridir. Bireylerin sevdiklerinden ayrılması, özgürlük kısıtlanması, can sıkıntısı ve fiziksel aktivitesinin azalması bu zorluklar bazılarıdır. Bu kadar olumsuz deneyimi bir arada yaşatan karantinanın tabii ki de ruhsal duruma etkileri olacaktır. Yakın zamanlı araştırmalar, geçmiş dönemde yaşanmış karantina ve ruhsal durum ile ilgili çalışmaları değerlendirmişlerdir. Bu çalışmalarda, COVID-19 dönemindeki karantina uygulamalarının ruhsal duruma etkisinin sınırlandırılması amaçlanmıştır. Öne çıkan temel sonuçlar, karantina uygulamasının akut stres, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu belirtileri, uykusuzluk, öfke, sağlık kaygısı ve korku ile ilişkili olduğudur.

Karantina uygulaması sonrasında kimler ruhsal bozukluklar açısından risk altındadır?

Herkesin risk altında olduğunu söylemek en genel ve akla ilk gelen düşüncelerden birisi olsa da bunu öne sürmek mümkün değildir. Çünkü bu dönemi kişisel gelişimine yatırım yapan, yapamadığı işlere veya hobilerine yönelen kişiler için karantina uygulaması bir fırsat bile olabilir. Bununla birlikte toplumun önemli bir kısmı ruhsal bozukluklar açısından risk altındadır (COVID-19’un Ruhsal Duruma Etkisi). Karantina döneminde yapılan çalışmalar depresyon sıklığının %31-38 arasında olduğunu belirtirken, karantina sonrasında travma sonrası stres bozukluğu sıklığının ise %28 oranında olduğu bildirilmiştir. Aşağıdaki tabloda çalışmalardan elde edilen risk faktörleri özetlenmiştir;

Karantina Etkisiyle Oluşan Ruhsal Bozukluklar için Risk Faktörleri

Ruhsal bozukluk öyküsünün olmasıUzun Karantina süresi
Düşük gelir düzeyiSağlık çalışanı olma
Damgalanma korkusu yaşamaTemel kaynakların (gıda, su, giysi vb.) yetersizliği
Kadın cinsiyet (Farklı sonuçlarda mevcut)Kişisel güvenlik sorunu yaşama
Fiziksel aktivitede azalmaEnfeksiyon korkusu
Hayal kırıklığı yaşamaBilgi ve bilgilendirilme yetersizliği

Karantina ve Ruh Sağlığı ile ilgili farklı iki çalışma

Yukarıda özetlenen çalışmalara ek olarak iki çalışmada karantinanın ruhsal duruma olan etkisinin oldukça derin olduğu anlaşılmıştır. Bunların birincisinde, 2012 yılınca ortaya çıkan SARS salgınında uygulanan karantinadan üç yıl sonra bile karantina uygulaması ve depresyon belirtileri arasında bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Karantina süresinin ortalama 14 gün olduğu çalışmada, depresyon belirtilerini yoğun şekilde yaşayan kişilerin %59’u karantinadan etkilendiğini belirtmiştir. Karantinanın ciddi etkisini ortaya koyan ikinci çalışma, SARS ve H1N1 (Domuz gribi) salgınları sonrasında karantina ve sosyal izolasyonun ruh sağlığına etkisini hem ebeveynlerde hem de çocuklarda araştırmıştır. Ebeveynlerin %25’inde, karantinaya alınan çocukların ise %30’unda travma sonrası stres bozukluğu belirtilerinin yoğun olarak yaşandığı belirtilmiştir. Bu çalışmada asıl çarpıcı olan sonuç ise yoğun TSSB belirtileri olan ebeveynlerin %85’inin çocuklarında da TSSB belirtilerinin yoğun olarak yaşandığıdır.

Sonuç

Çalışmalardan elde edilen bilgiler ışığında karantinanın ruh sağlığına olumsuz etkilerinin olduğu açıktır. Ancak bu sonuçlar karantinanın kullanılmaması gerektiğini öne sürmez. Karantina halen salgınla mücadele de en etkili seçeneklerden birisidir. Bundan dolayı, salgın dönemlerinde uygulanan karantinanın olumsuz etkisini azaltabilecek çözüm önerileri sunulmalıdır.

Uzm. Dr. Bahadır Geniş, Psikiyatri

Kaynaklar

  1. Brooks SK, Webster RK, Smith LE, Woodland L, Wessely S, Greenberg N, et al. Karantinanın psikolojik etkisi ve nasıl azaltılacağı: kanıtların hızlı bir şekilde gözden geçirilmesi . Neşter. 2020; 395 (10227): 912-20.
  2. Wilder-Smith A, Freedman DO. İzolasyon, karantina, sosyal mesafe ve topluluk çevreleme: yeni koronavirüs (2019-nCoV) salgında eski tarz halk sağlığı önlemleri için çok önemli bir rol . Seyahat tıp dergisi. 2020; 27 (2).
  3. Sprang G, Silman M.Sağlıkla ilişkili felaketlerden sonra ebeveynlerde ve gençlerde travma sonrası stres bozukluğu. Afet tıbbı ve halk sağlığına hazırlık . 2013, 7 (1): 105-10.
  4. Röhr S, Müller F, Jung F, Apfelbacher C, Seidler A, Riedel-Heller SG. Ciddi Coronavirüs Salgınlarında Karantina Önlemlerinin Psikososyal Sonuçları: Hızlı Bir Gözden Geçirme . Psikiyatrik uygulama. 2020; 47 (04): 179-89.