COVID-19 pandemisi ve Ruhsal Belirtiler

COVID-19 ve Ruhsal Belirtiler arasındaki ilişki, ilk zamanlarda çok dile gelmese de son zamanlarda giderek artan bir şekilde gündem oluşturmaktadır. COVID-19 ilk başta bir fiziksek hastalık sorunu olarak görülmüştür. Sonradan ise COVID-19 pandemisinin fiziksel bir hastalık sürecinin çok ötesinde olduğu anlaşılmıştır. Sağlıklı bir ruh hali, salgın mücadelesinde bireylerin kurallara uymasında ve tutarlı davranışlar sergilemesinde oldukça önemlidir.

Salgından her birey farklı derecelerde de olsa etkilenir (Kadın ve Erkekler: COVID-19 Ölüm Oranları). Bu etkilenmenin altında her kişide farklı nedenler yatabilir. Örneğin öğrenciler için eğitim sürecindeki belirsizlikler onları endişelendirirken, çalışanlar için ekonomik sorunlar endişe kaynağı olabilir. Genel bir değerlendirme olarak günlük yaşam rutininin bozulması çoğu kişide temel güven duygusunu azaltmaktadır.

COVID-19 pandemisi öncesinde ruhsal belirti ve bozuklukların yükü

Ruhsal hastalıkların salgın öncesi dönemde de bireylere ve topluma ciddi bir yükü vardır. Birleşmiş Milletler COVID-19 sonrasında ruhsal belirti ve bozukluklara dikkat çekmek için yayınladığı raporunda, salgın öncesi psikiyatrik hastalık yükünü de ele almıştır. Bu raporda pandemi öncesi dönemde, depresyon ve anksiyete bozukluklarının yıllık mali yükünün 1 trilyon ABD dolarının üstünde olduğu, intiharın 15-29 yaş arasındaki kişilerde en sık ikinci ölüm nedeni olduğu, depresyonun tüm dünyada 264 milyon kişiliyi etkilediği, zihinsel hastalığı olan kişilerin diğer bireylere göre 10-20 yıl erken vefat ettiği aktarılmıştır.

COVID-19 pandemisi ve Ruhsal Belirtiler arasındaki ilişki

Ülkeler arasında oransal farklılıklar olsa da çalışmaların çoğu depresyon, anksiyete bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu üzerinde durmaktadır. Kapsamlı araştırmalardan biri Çin’de 7236 kişide yapılmıştır. Bu çalışmada, bireylerin ruhsal durumu öz bildirim ölçekleriyle değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda katılımcıların %35,1’inde yaygın anksiyete bozukluğu, %20,1’inde depresyon ve %18,2’sinde uyku bozukluğu belirtilerinin yoğun olarak yaşandığı belirtilmiştir. Yine ciddi bir katılımcıyı içeren başka bir çalışma, ölüm sayılarının yüksek olduğu bir başka ülke olan İspanya’dan yapılmıştır. Toplam 3480 kişiyi benzer yöntemlerle değerlendiren araştırmacılar, katılımcıların %18,7’sinde depresyon, %21,6’sınde anksiyete bozukluğu ve %15,8’inde travma sonrası stres belirtilerinin yoğun bir şekilde yaşandığını bildirmişlerdir.

Sonuç

Çalışmalar ruhsal durum muayenesi yapılmadığı için kısıtlılık taşıyabilir. Ancak yüksek katılımcılara ulaşmış olması güçlü yanlarıdır. Araştırmalar, bu sonuçlar temelinde değerlendirildiğinde COVID-19 pandemisinin bireylere ve toplum ruhsal bir yük getireceği açıktır. DSÖ ve ülke yönetimleri pandeminin ruhsal hastalıklar oluşumu ve ruhsal hastalıkları tetiklemesi konusunda bir eylem planı hazırlamalıdır. Pandemi döneminde yaşananlar sonucunda hem bireysel hem de toplumsal olarak etkilenmemek mümkün değildir. Ancak en aza indirmek için azami gayret gösterilmelidir.

Uzm. Dr. Bahadır Geniş, Psikiyatri

Kaynaklar

  1. Lau JT, Tsui H, Lau M, Yang X. SARS transmission, risk factors, and prevention in Hong Kong. Emerging infectious diseases. 2004;10(4):587-92.
  2. WHO. Mental health: strengthening our response. World Health Organization; Son güncellenme tarihi 30.03.2018. URL adresi: https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/mental-health-strengthening-our-response
  3. United Nations. United Nations Policy Brief: COVID-19 and the Need for Action on Mental Health 2020. Son güncellenme tarihi 13.05.2020. URL adresi: https://www.un.org/sites/un2.un.org/files/un_policy_brief-covid_and_mental_health_final.pdf
  4. González-Sanguino C, Ausín B, ÁngelCastellanos M, Saiz J, López-Gómez A, Ugidos C, ve ark. Mental Health Consequences during the Initial Stage of the 2020 Coronavirus Pandemic (COVID-19) in Spain. Brain Behav Immun. 2020.
  5. Huang Y, Zhao N. Chinese mental health burden during the COVID-19 pandemic. Asian J Psychiatr. 2020;51:102052.